“Zorlu bir mücadele veren herkese karşı nazik olun, ve insanların aslında nasıl biri olduğunu görmek istiyorsanız tek yapmanız gereken, bakmak….”
Son izlediğim filmin final repliği. Arkadaşlarımın övgülerine rağmen yeni izleme fırsatı bulduğum “Wonder/Mucize” adlı filmden alıntı. Film temelde “zorbalık” teması üzerinden ilerlese de aslında filmin “ihmalkarlığın çocuk üzerindeki etkileri” üzerine de çok şey söylediğini belirtmekte fayda var.
Baş karakterimiz Auggie yüzündeki deformasyondan dolayı “farklı” görüntüsü sebebiyle diğer çocuklardan ayrışan bir öğrencidir. Annesiyle birlikte evde eğitim aldıktan sonra artık aile Auggie’nin kalabalıklara açılması konusunda anlaşmıştır. (Her ne kadar baba bu konuda isteksiz görünse de) Zaten filmin yoğunlaştığı dönem de Auggie’nin ortaokula başladığı ilk senedir. Filmin başında diğer çocuklar Auggie’yi kabullenmezken daha sonra “aslında özünde ne kadar iyi bir insan” olduğunu anlayacaklardır. En sonunda bu kabullenme süreci ailesi ve Auggie için hayati bir öneme sahip olacak ve film mutlu sonla bitecektir.
Son izlediğim filmin final repliği. Arkadaşlarımın övgülerine rağmen yeni izleme fırsatı bulduğum “Wonder/Mucize” adlı filmden alıntı. Film temelde “zorbalık” teması üzerinden ilerlese de aslında filmin “ihmalkarlığın çocuk üzerindeki etkileri” üzerine de çok şey söylediğini belirtmekte fayda var.
Baş karakterimiz Auggie yüzündeki deformasyondan dolayı “farklı” görüntüsü sebebiyle diğer çocuklardan ayrışan bir öğrencidir. Annesiyle birlikte evde eğitim aldıktan sonra artık aile Auggie’nin kalabalıklara açılması konusunda anlaşmıştır. (Her ne kadar baba bu konuda isteksiz görünse de) Zaten filmin yoğunlaştığı dönem de Auggie’nin ortaokula başladığı ilk senedir. Filmin başında diğer çocuklar Auggie’yi kabullenmezken daha sonra “aslında özünde ne kadar iyi bir insan” olduğunu anlayacaklardır. En sonunda bu kabullenme süreci ailesi ve Auggie için hayati bir öneme sahip olacak ve film mutlu sonla bitecektir.
Filmi bu şekilde izlediğinizde aslında eleştirecek çok şey bulabilirsiniz. Biraz şeytanın avukatlığını yapmakta fayda var. Yönetmen zorbalığın negatif etkisini fazlasıyla göstermek ve “insanlara ön yargılı yaklaşmayın” mesajı vermek için Auggie’yi diğerlerinden fiziksel olarak fazlaca ayrıştırıyor ve izleyicileri “duygusallık” damarından yakalıyor. Bu da bir nevi kolaya kaçmanın farklı bir yolu diyebiliriz. İzleyicide “acıma” duygusu yaratmak da aslında normalleştirmeye çalıştığın karakteri seyirci nezdinde ters köşe yaptırıyor. “Onun diğerlerinden bir farkı yok” demeyi ne kadar fazla duygusal şekilde anlatırsan geldiğin nokta “Canım benim ya, ne kadar da tatlı” söyleminden öteye gidemez.
Peki gerçekten böyle mi? Film gerçekten basit bir “yürek sızlatma” hikayesi çerçevesinde mi ilerliyor? Bunu söylemek filme fazlasıyla haksızlık olacaktır. Çünkü ana olay örgüsünün yanında akan farklı bir yan hikaye var ki filme derinlik katan kısım işte tam da orası. Auggie’nin “olaylı” okul macerasının yanında ablasının da liseye başlaması ve çok benzer sorunları kendisinin de yaşaması. Ablasının en yakın arkadaşıyla ilişkileri kopma noktasına gelmişken ailesinin sadece Auggie’ye odaklanmış olması seyircinin kafasında “fedakar” aile mitini yıkıyor, anne ve babaya önemli bir çelişki katıyor. Bunun yanında ablanın yakın arkadaşıyla yaşadığı problemin temelinde ise diğer kızın yaşadığı ebeveyn problemleri merkezde yer alıyor.
Filme derinlik katan ikinci söylem ise filmin seyirciye Auggie için “o da diğerleri gibi aslında normal bir çocuk, sırf fiziksel özelliğinden dolayı ne kadar kötü davranıyorlar” dedirtmemesi. Film Auggie’nin normalliğine değil farklılığına vurgu yapıyor. “Herkes birbirinden farklıdır ve bu farklılık bizi zenginleştirir” söylemiyle Auggie’nin becerileri merkezinde ilerliyor. Bence en etkileyici sahne ise arkadaşının Auggie’den özür dilemek için gerçek hayatı değil Maincraft’taki avatarını tercih etmesi. Öğrencilerin hayatlarına dokunma fırsatı arayan yetişkinler için onların dünyasının gerçekliğini (bize her ne kadar sanal görünse de) anlamak adına önemli bir sahne olduğunu düşünüyorum.
Film’in merkeze aldığı “zorbalık” teması biz öğretmenlerin sık karşılaştığı bir gündem. Zorbalık özellikle de ergenlikte çocuğa çok ciddi zarar verir. Üstelik uzun vadede mağdurun yanında fail de zorbalığın etkisini yakıcı yaşar. O yüzden birçok okulda hiçbir şekilde zorbalığa müsamaha gösterilmez. Bazı okullar gerçekten bu konuda tavizsiz ilerlerken bazı okulların ise bu söylemi sadece lafta kalır. Özellikle öğretmeninden “çocuğun puanlarının yükselmesi”nin dışında başka beklentisi olmayan okullarda öğretmenin olmadığı kör noktalarda zorbalıkla sık karşılaşılır ve işin daha kötüsü iş yoğunluğuyla bunaltılmış öğretmen ya bu davranışı göremez ya da gördüğü zaman da görmezlikten gelmeyi tercih edebilir. Öğretmenlik öğrenci davranışlarındaki sıkıntıları “rehber öğretmene ya da müdür yardımcısına paslarım” rahatlığıya yapılacak bir meslek değildir. Özellikle okul yönetimi öğretmenlere bu konuda destek olup öğretmenden beklentisini gözden geçirmelidir.
Bunun yanında aile tutumu da çok etkili. Gözlemlediğim kadarıyla zorbalık konusunda aileler fazlasıyla savunmacı davranıyorlar ve iki farklı uçta tepkiler görüyoruz. Zorbalık yaptığı söylenen çocuğun ailesi durumu “ne olacak, çocuk bunlar” basitliğiyle ele aldığında farkında olmadan çocuğuna zarar veriyor. Ya da tam tersi, zorbalık tanımını fazlasıyla esnetip çocuğuna yapılan en ufak bir davranışı zorbalık olarak niteleyen aileler de çocuğuna zarar verdiğinin farkında değiller. Bazen çocukların çok acımasız olduğunu söyleriz, evet doğrudur. Çünkü vicdan doğuştan gelmez, yaşantıyla birlikte yavaş yavaş oluşur. Ailelerin ve öğretmenlerin bundan şikayet etmeye lüksleri yoktur, çünkü öğrenciler her şeyi olduğu gibi vicdanı da çevresindekilerin tepkilerinden öğrenirler. Zorbalığa karşı net ve tutarlı bir duruş sergilemezsek yetişkinler olarak vicdan konusunda sınıfta kalırız ve bunun telafisi olmaz. Elimizi vicdanımıza koyup öyle hareket etmek gerekiyor aksi taktirde onlara ellerini koyacak bir vicdan bırakmazsak işimiz zor.
İyi seyirler…
Peki gerçekten böyle mi? Film gerçekten basit bir “yürek sızlatma” hikayesi çerçevesinde mi ilerliyor? Bunu söylemek filme fazlasıyla haksızlık olacaktır. Çünkü ana olay örgüsünün yanında akan farklı bir yan hikaye var ki filme derinlik katan kısım işte tam da orası. Auggie’nin “olaylı” okul macerasının yanında ablasının da liseye başlaması ve çok benzer sorunları kendisinin de yaşaması. Ablasının en yakın arkadaşıyla ilişkileri kopma noktasına gelmişken ailesinin sadece Auggie’ye odaklanmış olması seyircinin kafasında “fedakar” aile mitini yıkıyor, anne ve babaya önemli bir çelişki katıyor. Bunun yanında ablanın yakın arkadaşıyla yaşadığı problemin temelinde ise diğer kızın yaşadığı ebeveyn problemleri merkezde yer alıyor.
Filme derinlik katan ikinci söylem ise filmin seyirciye Auggie için “o da diğerleri gibi aslında normal bir çocuk, sırf fiziksel özelliğinden dolayı ne kadar kötü davranıyorlar” dedirtmemesi. Film Auggie’nin normalliğine değil farklılığına vurgu yapıyor. “Herkes birbirinden farklıdır ve bu farklılık bizi zenginleştirir” söylemiyle Auggie’nin becerileri merkezinde ilerliyor. Bence en etkileyici sahne ise arkadaşının Auggie’den özür dilemek için gerçek hayatı değil Maincraft’taki avatarını tercih etmesi. Öğrencilerin hayatlarına dokunma fırsatı arayan yetişkinler için onların dünyasının gerçekliğini (bize her ne kadar sanal görünse de) anlamak adına önemli bir sahne olduğunu düşünüyorum.
Film’in merkeze aldığı “zorbalık” teması biz öğretmenlerin sık karşılaştığı bir gündem. Zorbalık özellikle de ergenlikte çocuğa çok ciddi zarar verir. Üstelik uzun vadede mağdurun yanında fail de zorbalığın etkisini yakıcı yaşar. O yüzden birçok okulda hiçbir şekilde zorbalığa müsamaha gösterilmez. Bazı okullar gerçekten bu konuda tavizsiz ilerlerken bazı okulların ise bu söylemi sadece lafta kalır. Özellikle öğretmeninden “çocuğun puanlarının yükselmesi”nin dışında başka beklentisi olmayan okullarda öğretmenin olmadığı kör noktalarda zorbalıkla sık karşılaşılır ve işin daha kötüsü iş yoğunluğuyla bunaltılmış öğretmen ya bu davranışı göremez ya da gördüğü zaman da görmezlikten gelmeyi tercih edebilir. Öğretmenlik öğrenci davranışlarındaki sıkıntıları “rehber öğretmene ya da müdür yardımcısına paslarım” rahatlığıya yapılacak bir meslek değildir. Özellikle okul yönetimi öğretmenlere bu konuda destek olup öğretmenden beklentisini gözden geçirmelidir.
Bunun yanında aile tutumu da çok etkili. Gözlemlediğim kadarıyla zorbalık konusunda aileler fazlasıyla savunmacı davranıyorlar ve iki farklı uçta tepkiler görüyoruz. Zorbalık yaptığı söylenen çocuğun ailesi durumu “ne olacak, çocuk bunlar” basitliğiyle ele aldığında farkında olmadan çocuğuna zarar veriyor. Ya da tam tersi, zorbalık tanımını fazlasıyla esnetip çocuğuna yapılan en ufak bir davranışı zorbalık olarak niteleyen aileler de çocuğuna zarar verdiğinin farkında değiller. Bazen çocukların çok acımasız olduğunu söyleriz, evet doğrudur. Çünkü vicdan doğuştan gelmez, yaşantıyla birlikte yavaş yavaş oluşur. Ailelerin ve öğretmenlerin bundan şikayet etmeye lüksleri yoktur, çünkü öğrenciler her şeyi olduğu gibi vicdanı da çevresindekilerin tepkilerinden öğrenirler. Zorbalığa karşı net ve tutarlı bir duruş sergilemezsek yetişkinler olarak vicdan konusunda sınıfta kalırız ve bunun telafisi olmaz. Elimizi vicdanımıza koyup öyle hareket etmek gerekiyor aksi taktirde onlara ellerini koyacak bir vicdan bırakmazsak işimiz zor.
İyi seyirler…